Zikrin Fazileti
Tövbe eden müridin zikrine devam etmesi, bu yolun en önemli özelliklerindendir. Çünkü tasavvufi terbiye görmekten maksat, kalbe Allah sevgisini yerleştirmek ve bundan başka her türlü sevgiyi gönülden yok etmektir.
Zikir, İnsanın kalbini boş sevgilerden kurtarır. Allah aşkını kalbe yerleştirir. Bütün yüce ahlak ve övülen sıfatlar, kalp zikriyle kendisini gösterir. Bu aynı zamanda Allah’a vasıl olabilmenin de temelini oluşturur.
İşte bu yüzden zikir, Kur’an ve sünnet’te teşvik edilmiş, Allah dostları tarafından da tövbeden hemen sonra en önemli sıraya alınmıştır. Zikrin Fazileti’ni anlamamıza yardımcı olması açısından aşağıda Kur’an-ı Kerim’den ayet meâlleri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hadisi şerifleri verilmektedir.
Zikir ile İlgili Âyet Meâlleri
“Siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim.” (Bakara Sûresi 152. âyet meâli)
“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.” (Ahzab Sûresi, 41. âyet meâli)
“O gerçek akıl sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzere yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler. (Onlar şöyle dua ederler: ) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Âl-i İmrân Sûresi 191. âyet)
“… Allah’ı çokça zikreden erkekler ve kadınlar…” (Ahzab Sûresi 35. âyet meâli)
Zikir İle İlgili Hadis Meâlleri
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir gün ashabına, “Rabbimizin katında derecinizi en çok yükselten, sizi en temiz kılan, altın ve gümüş tasadduk etmekten daha iyi olan, Allah yolunda savaşa çıkıp da düşmanlarla kıyasıya savaşmaktan bile daha üstün olan iyi amelinizi size bildireyim mi?” diye sordu. Sahâbe-i Kirâm,
“Elbette ey Allah’ın Resulü” dediler.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), “Allah’ı zikretmektir” buyurdu. (1)
Sahâbe-i kirâmdan Ebû Saîd Hudrî (r.a) naklediyor: Bir gün Peygamber Efendimiz’e (s.a.v),
“Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet günü Allah Teâlâ katında en kıymetli olan amel hangisidir?” diye soruldu. Peygamberimiz (s.a.v),
“Allah’ı çokça zikredenlerin amelidir” buyurdu. Ben,
“Ey Allah’ın Resulü! Allah yolunda cihad edenin amelinden de mi üstündür?” diye sordum. Resûlullah (s.a.v.),
“Kılıcı parçalanıp kana bulanıncaya kadar savaşsa bile, Allah’ı zikredenin derecesi ondan daha üstündür” buyurdu. (2)
Ebü’d-Derdâ Hazretleri’nin (r.a) naklettiği bir hadis de şöyledir: Allah Resûlü Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ, kıyamet günü yüzleri apaydınlık, inci minberler üzerinde oturan ve herkes tarafından kendilerine gıpta edilen bir topluluk gönderecektir. Onlar ne peygamberdirler ne de şehidlerdir.”
O sırada hemen bir bedevî dizleri üzerine çöküp Peygamber Efendimiz’e (s.a.v),
“Ne olur, onları bize anlat da tanıyalım” diye adeta yalvardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Onlar çeşitli kabilelerden, çeşitli ülkelerden Allah için birbirlerini sevip bir araya gelen ve Allah’ı samimiyet (ihlâs) içinde zikredenlerdi.” (3)
Eşyanın ismi önce kalpte hatırlanır. Sonra onun adı dile gelir. Nefis de onu tanımış olur. Bir şeyin adının söylenmeden kalpte yer alması, o şeyin tam anlamıyla hatırlanması demektir. Bu yüzden dille bir şeyi ifade etmek mecazdır. Hakikat ise kalpte hatıra gelendir.
Resulullah Efendimiz (s.a.v) namazı unutarak geciktiren kişi hakkında, “Hatırladığında namazını kılsın” (4) buyurması, yukarıdaki anlamı teyit eder. Burada hadisin, namazı diliyle zikredince kılsın anlamına gelmediği aşikârdır. Bilakis namaz kılınmadığı zaman kaza edilir. Bu bilinir. Bu yüzden hadiste “hatırlandığında” denilmiştir.
Yine bir şeyin kalpte yer etmesi gerektiğine şu ayet de işaret eder:
“Rabbini içinden, yalvararak ve O’ndan korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam zikret. Gafillerden olma.” (5)
Gafil olmak, bir şeyin kalpten silinip gitmesidir. Oysa kalpte var olan her şey hatıra gelir, unutulmaz ve gaflete düşülmez. Hiç şüphesiz dil ile zikretmek faydasızdır diyemeyiz. Ancak yukarıda değindiğimiz anlam göz önüne alınırsa, Allah’ı zikretmek için, Allah Teâlâ’nın yüce isminin sıfatlarıyla kalpte yer etmesi, her an O’nun hatırlanması demek olur. İşte bu gizli zikrin konusudur.
Zikrin Fazileti
Zikrin Fazileti Makalesi İle İlgili Açıklamalar:
1. el-Muvatta’, Kur’an, 24; Tirmizî, Daavât, 6: Ahmed, el-Müsned, 5/195; 6/447.
2. Tirmizî, Daavat, 5; Ahmed, el-Müsned, 3/75 Hâkim, el-Müstedrek, 1/497.
3. Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 10/77.
4. Buhârî, İlim, 44; Müslim, Fezâil, 170; Ahmed, el-Müsned, 5/118.
5. A’raf Sûresi (7), 205. âyet.
Bir Yorum Bırak
Yorum yazmak içingiriş yapmanız gerekir.