Baba ile Oğul
Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağıtlar yakıyordu.
“Babacığım, seni nereye götürüyorlar? Seni toprağa gömecekler.
Seni öyle dar, öyle gam ve kederle dolu bir eve götürüyorlar ki, altına ne halı serilir ne de hasır.
Orada geceleri ne bir ışığın var ne de gündüzleri bir dilim ekmeğin. Ne yemek kokusu duyarsın, ne de yemek verirler.
Evinin kapısı olmadığı gibi, çatısına çıkacak bir yolun da yok. Etrafında dertleşebileceğin bir komşun olmayacak.
Güneş görmeyen bir karanlık yerde, ne olur halin babacığım?”
O sırada cenazede bulunan bir başka çocuk, babasının elinden çekiştirerek,
“Baba, bu ölüyü bizim eve mi götürecekler?” diye sordu. Babası kızarak,
“Aptal olma oğlum” dedi. Çocuk,
“Baba bu çocuğun saydığı özelliklerin hepsi bizim evde var. Anlattığı gibi, ne hasır var ne ışık var ne de doğru dürüst kapısı, avlusu, çatısı var. Yiyecek, içecek bir şeyimiz de yok” dedi.
* * *
Hikmeti:
Allah’ın nurunun güneşiyle aydınlanmayan gönüller de mezar gibidir. Marifet ve hakikate kapalıdır. Böyle bir gönülden, mezar daha iyidir.
Gel, nursuz kalmış beden kuyusunun gönül mezarından çık kurtul. Gökyüzünün güneşi ol. Vaktin Yusuf’u olduğunu bil.
Baba ile Oğul Kıssası
Mesnevi’den Hikayeler, II. Cilt
Mevlâna Celâleddin (k.s)
Bir Yorum Bırak
Yorum yazmak içingiriş yapmanız gerekir.