Sufi ile Hizmetçi, Mesnevi’den Hikayeler, Hz. Mevlâna (k.s)
Bir sûfi seyahete çıktı. Dönüp dolaşırken, bir gece yolu bir tekkeye uğradı. Orada misafir oldu. Hayvanını ahıra bağladı. Kendisi de başköşeye geçip oturdu. Tekkedeki diğer dervişlerle birlikte tasavvufi edeplere göre, ilahi feyzi talep ettiler. Zikir ve sohbet bittikten sonra sûfiye sofra kurdular.
Yemeği görünce, sûfinin aklına hayvanı geldi. Hizmetçiye, “Ahıra git, hayvana saman ve arpa ver” dedi. Hizmetçi, “Eskiden beri bu işler benim işim. Söylemenize bile gerek yok” dedi. Sûfi, “Arpayı ıslatıp ver. Hayvancağız yaşlıdır, dişleri kesmez” dedi. Hizmetçi, “Lâ havle… Gereksiz konuşuyorsun. Tarif ettiğin şeyleri herkes benden öğrenir” dedi. Sûfi, “Önce semeri al, yaralarına da merhem sür” dedi. Hizmetçi, “Lâ havle… İşimi bana tarif etme. Ben senin gibi yüz binlerce misafir ağırladım” dedi. Sûfi, “Eşeğime su vermeyi de unutma. Yalnız verdiğin su ılık olsun” dedi. Hizmetçi, “Lâ havle… Artık senden utanıyorum” dedi. Sûfi, “Arpasına da azıcık saman karıştır” dedi.
Hizmetçi, “Lâ havle… Efendi, sözü kısa kes” dedi. Sûfi, “Eşeğimin yattığı yerleri de güzelce süpür. Taş ve gübrenin üzerine yatmasın. Yattığı yer ıslaksa biraz kuru toprak dök” dedi. Hizmetçi, “Lâ havle… Baba, yetti artık. İşi bilen kimseye tavsiyeye gerek yoktur” dedi. Sûfi, “Kaşağı ile sırtını güzelce tımar etmeyi de unutma” dedi. Hizmetçi, “Baba, artık utan. Biz işimizi biliyoruz. Hemen arpa ve saman getirmeye gidiyorum. Sen keyfine bak, eşeğini bana bırak” dedi.
Hizmetçi sûfiyi yatırdı. Uykusu ile baş başa bıraktı. Ne eşeğe baktı, ne de ahıra uğradı. Ortalıkta külhanbeyi gibi dolaşan arkadaşlarının yanına gitti. Sûfinin eşeği için istediklerini anlatıp gülüştüler. Sûfiyle alay ettiler.
Sûfi ise, yol yorgunu olduğundan hemen uykuya daldı. Gece boyunca eşeğiyle ilgili kötü rüyalar gördü. Bazen eşeğini kurtlar parçalıyor, bazen de eşeği bir kuyuya ya da çukura düşüyordu.
Bir ara hafakanalr içersinde uyandığında ahıra gidip eşeğini kontrol etmek istedi, fakat dervişler evlerine çekildiğinden tekknin bütün kapıları kapalıydı. Yapacak bir şey yoktu. Şöyle düşünürek kendini sakinleştirdi, “Bu hizmetçi bizimle aynı sofraya oturup yemek yedi. Aynı sofraya oturanlar birbirini aldatmaz.”
Sûfi bu vesveseler içinde uyurken eşeğin durumu çok kötüydü. Yol yorgunluğunun yanında bütün geceyi aç olarak geçirdi. Sırtındaki palanı ters dönmüş, taş toprak içerisinde ıstırap çekiyordu.
Sabah olunca, insafsız hizmetçi ahıra geldi. Eşeğin palanını düzeltti., ucu sivri bir sopayla bir kaç kere dürttüğü eşek, can acısıyla yerinden doğruldu.
Sûfi eşeğine binip kervana katıldı. Yola koyuldu. Biraz sonra bütün gücünü yitiren eşek, adım başı yüzüstü yere kapaklanmaya başladı. Herkes eşeğin hasta olduğunu sandı.
Biri eşeğin kulağını burdu, biri damağında yara var mı diye baktı. Diğeri nallarının arasına taş girip girmediğini kontrol etti. Bir başkası da gözünde leke var mı diye araştırdı. Hiçbir şey bulamayınca sûfiye sordular: “Ey sûfi! Hani sen eşeğinin sağlamlığıyla övünüyordun? Ne oldu buna?” Sufi,
“Eşek bütün gece “lâ havle” yediği için bu duruma düştü. Eşeğin geceleyin yemi yiyeceği “lâ havle” olursa, gece yaptığı tesbihin secdesini gündüz yapar.”
* * *
Hikmeti
Bu kıssada sûfi Allah yolunu talep eden kişidir. Eşek onun nefsidir. Hizmetçi, nefsi terbiye edecek olan şeyhtir, mürşiddir.
Gerekli olgunluğa ulaşamamış, dünyalık bazı menfaatler için insanları aldatan sahte şeyhlere karşı dikkatli olmak gerekir. Sahte şeyhlerin peşinden gidenler, hikayedeki eşek gibi ilahi feyizden yana aç kalırlar. Hem de tasavvuf yolunda ilerlemek şöyle dursun, her adımda yere tökezleyip düşerler.
Sufi ile Hizmetçi
Mesnevi’den Hikayeler, 2. Cilt
Hz. Mevlâna
Bir Yorum Bırak
Yorum yazmak içingiriş yapmanız gerekir.