Tarihten Damlalar

İstiklâl Marşının Kabulü

İstiklâl Marşının Kabulü

İstiklâl Marşının Kabulü, 12 Mart 1921

Büyük şair Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan, mısralarında bağımsızlığı, istiklal mücadelesini, vatan sevgisini, inancı yansıtan; milli birlik ve beraberliğimizin, bağımsızlığımızın sembolü “İstiklal Marşı” 12 Mart 1921‘de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edildi.

İstiklal Marşı benim değil, Türk Milleti’nin eseridir.

Mehmet Akif Ersoy

İstiklal Marşı’nın yazılış hikayesi Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yıllarda milli birlik ve beraberlik duygularını pekiştirmek amacıyla Maarif Vekaleti tarafından düzenlenen 500 lira ödüllü güfte yarışmasına katılan 724 eser arasından arzu edilen istiklâl ruhunu yansıtan eserin bulunamaması ile başladı. Bunun üzerine Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey ve Meclis tarafından teklif götürülen ancak para ödülünün kaldırılması şartıyla yazmayı kabul edeceğini söyleyen Mehmet Akif Ersoy, Taceddin Dergahı’nın odasına kapanarak, o günkü heyecanlardan, duygulardan, yaşanmışlıklardan ilham alarak İstiklal Marşı‘nı yazdı. Bağımsızlığın, vatan sevgisinin, milli birlik ve beraberliğin mısralarda dile geldiği İstiklal Marşı 12 Mart 1921 tarihinde, Birinci TBMM’de alkışlar eşliğinde oy birliğiyle kabul edildi.

İstiklâl Marşı

-Kahraman Ordumuza-

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
‘Medeniyet! ‘ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’ bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy


İstiklâl Marşının Kabulü
Tarihten Damlalar
Kaynak:
TC Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
Milli Eğitim Bakanlığı

Bir Yorum Bırak